13 Ocak 2014 Pazartesi

Birinci Yıl Biterken İstatistikler ve Yorumlar

Biyoinformatik üzerine Türkçe yazılar paylaşmaya başlayalı bir sene oldu. Bu süre zarfında hangi yazıların daha fazla okunduğu, arandığı ve takip edildiğine ilişkin istatistikleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu istatistikleri, önümüzdeki yıl ne tür yazıların daha faydalı olabileceği doğrultusunda yorumlayarak yönümü buna göre belirlemeyi istiyorum. Ne demişler, ölçmezsen yönetemezsin.

Bu yazıyı hazırlamaya başladığım an itibariyle 71 yazı yayınlanmış, blogun toplam sayfa görüntülenme sayısı 21,702. Yazıların 11'i Deniz Ağırdan tarafından hazırlandı, 60'ını ise ben yazdım. Ortalama sayfa görüntülemesi açısından bakıldığında Deniz Ağırdan'ın yazılarıyla benim yazılarımın görüntülenme ortalaması neredeyse aynı. Toplam sayfa görüntülemelerinin yaklaşık %15'i sayfaya bir göz atıp geri çıkma şeklinde gerçekleşmiş, bunun iki temel nedeni olduğunu düşünüyorum: ya yeni yazı var mı diye kontrol etmek için, ya da ziyaretçinin bir arama sonucu sayfaya yönlendirilmesi ancak sayfanın ilgisini çekmemesi. Bunları çıkarınca yazı başına ortalama görüntülenme sayısı 260 oluyor. Tahminimce bu blogun daimi takipçi sayısı da 200 civarında.

Biyoinformatik gibi niş bir alanda böyle bir sayının oluşması bence ülkemizde kritik kütlenin oluşmaya başladığının bir göstergesi. Yazı başına görüntüleme sayılarına ilişkin grafiği yukarıda görebilirsiniz. Grafiğin sol tarafı kararlı bir şekilde yükseliyor, fakat sağ tarafta bir kırılma noktası var, ben de oradan sonrasında yer alan yazıların başlıklarına bir göz attım. En fazla okunan beş yazının ortalama görüntüleme sayısı 574, yani bunlara göreceli olarak büyük bir ilgi var:
Primer Tasarımı ve Biyoinformatik 
Biyoinformatik ve Veri Analizi 
Mikrodizi (Microarray) Nedir, Ne Değildir? 
Biyoinformatik Nedir? 
Biyoinformatiğe Nasıl Başladım 7
Primer tasarımına bu denli büyük bir ilgi olmasının nedeni, bu konudaki Türkçe kaynak sıkıntısı olsa gerek. Bu alanda deneyimli birçok araştırmacımız olmasına rağmen, maalesef Türkçe kaynak geliştirme konusunda büyük sıkıntılarımız var, ve yine maalesef, pek de bir çaba yok gibi görünüyor. Gerçi ülkemizde bilginin paylaşımına ilişkin etik kurallar pek yerleşmiş değil maalesef; sizin paylaştığınız bir bilgiyi bir başkası rahatlıkla kendi hazırlamış gibi sunabiliyor ve sizden bahsetmiyor bile. Ben de bundan ötürü bu blogu oluşturmaya karar verirken çok zorlanmıştım ve bu tarz şeylerle karşılaşmaktan çekiniyordum, ancak birilerinin bir yerden başlaması gerekiyor. Primer tasarımı Türkçe kaynak eksikliğini en fazla hissettiğimiz konulardan birisi anlaşılan.

Enteresan bir durum daha var: primer tasarımına ilişkin özet bilgileri içeren ve yüzeysel olarak değerlendirebileceğimiz bir yazı en yüksek görüntülenme (veya okunma) oranına sahipken, buna ilişkin oluşturduğum yazı dizisinin görüntülenme ortalaması bu sayının 1/3'ü kadar. Bunun nedeni ilgili yazı dizisinin biraz daha teknik detaylarla dolu olması olabilir ancak yine de bu sonucun arkasında, detaylı bilgi edinmek için fazla çaba harcamak istemiyor oluşumuz da olabilir. Hap gibi sunulan bilgiyi sevdiğimiz bir sır değil, ancak tam da bu nedenle bir türlü yaptığımız işlerde derinleşemiyoruz sanırım. Bunun tek çözümü kendi yapımıza uygun bir şekilde yazılar hazırlamak olsa gerek; kendim için çıkardığım ders, bu dengeyi tutturmaya daha çok çaba göstermem gerektiği şeklinde ortaya çıkıyor.

Biyoinformatik ve Veri Analizi başlıklı yazı da hap şeklinde bir bilgi vaadediyor, bu nedenle çok görüntülendiğini tahmin ediyorum. Deniz Ağırdan'ın hazırladığı ve istatistik merkezli bu yazının devamını oluşturan yazıların görüntülenme ortalaması, ilk yazının yarısı kadar. Yani, detaylar yine göz korkutucu hale geliyor sanırım. Benim hazırladığım veri analizi yazı dizisinin ortalama görüntülenme sayısı ise, adı geçen yazının 1/3'ü kadar. Bu durumun, bir önceki paragraftaki yorumumu desteklediğini düşünüyorum.

Mikrodizi üzerine kapsamlı bir Türkçe kaynak maalesef yok gibi görünüyor; hızlı bir Google taraması sonucunda birkaç sunumdan başka bir kaynak bulamadım. Bu teknolojinin kullanıldığı ve Türkçe eğitim veren birçok üniversitemiz var; yetiştirdiğimiz insan kaynağı maalesef güncel bilgilerden bu tarz nedenlerden ötürü uzak kalıyor. Elbette güncel gelişmeleri takip etmek için İngilizce bir zorunluluk haline geldi, ancak yine de temel konularda Türkçe kaynak üretmekte büyük sıkıntılarımız olduğu da bir gerçek.

Biyoinformatik Nedir? başlıklı yazının bu denli popüler olmasını mantıklı buluyorum, bu yazıya genellikle bir Google aramasıyla ulaşıyor ziyaretçiler. 

Biyoinformatiğe Nasıl Başladım 7, ilgili yazı dizisinin bir bölümü. Bu yazı dizisinden iki yazı daha benzer görüntülenme sayısına sahip. Buradan çıkardığım sonuç ise, bir hikaye içeren yazıların diğerlerine göre daha ilgi çektiği. Belki bu yazılar bir yönden de biyoinformatiğe nasıl giriş yapılabileceğine ilişkin ipuçları içerdiğinden bu denli popüler olabilir. 


Gelelim yazı dizilerine. Sıralaması aşağıdaki gibi, pek fazla yorum yapamıyorum maalesef:
Biyoinformatik ve Veri Analizi 
Biyoinformatiğe Nasıl Başladım 
Zeitgeist ve Biyoinformatik 
Biyoinformatik Projelerinde Programlama 
Primer Tasarımı 
Cytoscape 
Veri Analizinde Uygulanan Adımlar

Biyoinformatik Öğreniyorum başlıklı projelere ise ilginin yoğun olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Genetik odaklı projeler, programlama odaklı projelerden çok az farkla önde gidiyor. Yalnız burada biraz şaşırdığım bir noktayı belirtmeden geçemeyeceğim: yaşam bilimleri eğitimi alanların programlama odaklı projeleri tercih edeceğini düşünüyordum, programlama eğitimi alanların da genetik odaklı projeleri. Ancak beklediğimin tam tersi oldu ve benimle iletişim kuran neredeyse herkes kendi alanına yakın projeleri yapmayı tercih etti, bu durumu not düşmek istiyorum. Bir de, bu projelerin devam etmesine ilişkin yoğun bir talep de var, ancak mevcut yoğunluğum içerisinde gerektiği kadar ilgilenemiyorum bu konuyla. 


Açıkçası bu rakamlar beni devam etmem konusunda daha da cesaretlendiriyor ve bu blogdaki paylaşımların faydalı olduğu konusunda umutlandırıyor. Daha da yoğun olacağım bir döneme giriyorum, ancak yine de elimizden geldiğince paylaşımlarda bulunmaya devam edeceğiz. Siz değerli okuyucularımıza yürekten teşekkür ediyorum.


Sözün Özü:
Blog bir yaşında ve şimdiden umut vaadeden sayıda (~200) bir izleyici kitlesi oluşmuş durumda, ortalama sayfa görüntülenme sayısı ise 260. Bu durum blogda yer alan yazıların faydalı olduğuna olan inancımı pekiştiriyor.



Proje:
Türkçe kaynaklara olan sıkıntımız ortada, bloglar ise kitap benzeri yoğun çaba isteyen kaynaklara göre hızlı ve kolay hazırlanabilir bir alternatif sunuyor. Lütfen uzman olduğunuzu hissettiğiniz konularda birkaç cümleyle de olsa bilgi birikiminizi ve tecrübelerinizi paylaşmaktan çekinmeyin. Birçok ücretsiz ve kullanımı kolay blog hazırlama alternatifi var, mesela Blogger ile başlayabilirsiniz.

Meraklısına:
Yazarken beni en fazla zorlayan konu, terimlerin -varsa- tam Türkçe karşılıklarını bulmak. Yabancı kelimeleri Türkçeleştirme yaklaşımımız bir standarda sahip değil (bir yanda  daha sistematik ancak etkisini yitiren Fransızca ekolü, diğer yanda ise kendiliğinden ortaya çıkan ve daha yaygın ancak dilimize uyarlaması daha zor olan İngilizce ekolü var) ve bu nedenle birçok yanlış kullanım mevcut; bunların arasından hem kulağı tırmalamayacak, hem de mümkün olduğunca doğru karşılıkları bulmak zihnimi en fazla meşgul eden konu.